ANKARA İSTANBUL KARA TRENİ
Ahmet ERHAN
EVEREST
İnsanlardaki kaderin dem vaktini şehirlere kim söyler? Elbetteki uyumsuz bir keder içindeki şairler.
O, alacakaranlık bir ülkede doğduğunun bilincindeydi,Alacakaranlıktaki ülkeyi yazdı. Uyumsuz benliğini ve insanın kalbine işleyen yağmurlarla ıslandığı şehrini şiirle güzelleştirdi.>p> Karamsarlığı yüzünden umutsuzlukla itham edildi. oysa onun kusuru, sadece iyimser olmamasıydı. Umutluydu, ama kendine ve etrafına kahredecek bununla yetinmeyip bir de kastedecek kadar sorgulayıcıydı.
Bir ikyaz günü şehrini terkedip Bostancı istasyonunda trenden indi. Hava soğuktu. Ankara'dan trene binerken küçük bir su şişesine hazırladığı votka-soda karışımı sıfırı tüketmişti. Onu karşılayan sımsıkı kucaklamıştı vbir yerlere yağmur yağıyordu. Artık ne sılası vardı ne de gurbeti. Bilin ki Akdeniz'in kültür havzasının bir yanında albert Camus yürüyorsa, öbür yanında Ahmet Erhan kulaç atıyordur. Ortadoğu'nun serkeş dağlarının bir yamacından Halil Cibran iniyorsa, öbür yamacında ahmet Erhan kuşlarla cıvıldaşıyordur.
Ahmet Erhan, evrensel yalnızlığın şairi, hayatının kıyısındaki denemeleriyle...
