Ohoo, LONDRA, vay vay vaaay. Çiiin ... çooong ...
Ama ondan sonra da gelin, Burdur Gar'a uğrayıp bir bakın, Londra ve Pekin nerelerde kalıyor. Zaten macera Gar'ı sormakla başlızor. Gar nire? Ha, orda. Yarım saat yürüyorsun, OTOGAR!

Al sana lırt, pırt ve cızırt mentalitesinin açtığı çiçekler. Neyse ki, numarasız da olsa, şekilsiz de olsa, bilgisiz de olsa ve hele hele Gar'a hiç uğramasa da, Antalya'dan bile çok ÖHO var burada, benden başka binen yabancı da yok herhâlde. Neyse ... vakit bulursam, fırsatım olursa, belki bir kaç hafta sonra uğrayıp resim falan çekerim. Müthiş bir lokomotif duruyor orada. İstasyon da çok güzel. Tren işlemiyor tabiî ... 2008'den beri. Ve 2010 mu 2012 mi, öyle bir şeyler ... işlemeyecek. Ama hâlen iyi bir yük taşımacılığı var. Düşündüm, acaba soriim mi, tren stopçulukla beni de alırlar mı diye

Almanya'da bir kere hakikaten lokomotife binebildim ... ve neler öğreniyor insan. Aslında Denizli'ye uğramak istiyorum ya ... Dinar bile yeter, veya Isparta. Neyse ...
Ama(n) Burdur nasıl unutulmuş, kenara atılmış. Zaten sonunda bilhassa Isparta'ya raybüs varmış da kimse kullanmamış. Minibüs oranın hastanesine, pastanesine ve bilmem neresine pat diye giriyor. Halk neden trene binsin imiş
İstasyondaki personel çok cana yakın, çaylarını içtim, bana dediler ki, "bizim gibi", Avrupalı Türkler, olsa olsa, baskı yapabilir. Buradan kimse kimseyi dinlemez, biz ise (biz derken o şimdi askeri kastetti, bizim İU'yu da anlattım, ama bilmem artık ne kadar internetleri var ...) güçlü sese sahibiz. Arkadaşlar, Burdur konusunu da unutmayalım, Antalya konumuzla beraber burasını ve ötedeki kolları da kollayalım! Bu da vatanî bir görev! Gardaki hüzûnu yaşadım.
Yani, bunlar da TCDD sıcak haberler, araştırman eliyle
Başar