Bende ikinci deneyimimi anlatayım İHL deki.
İstanbul hava limanında bir düzensizlik var benim gördüğüm. Bana sor rumuzlu arkadaşlar sanki ortadan kaybolmuşlar , ara tara göremedim kimseyi. Yönlendirme levhalarındaki eksiklikler azalmış ama devam ediyor. Gelen yabancı misafirlere gönüllü kılavuzluk yaptık, polis arkadaşları da bana sor ekibinin yerine kullandık.
Körüklerdeki otomatik yaklaştırmanın çalışmamasından kaynaklanan düzensizlik devam ediyor, körüklerin bir kısmına manuel olarak bile uçak yaklaşamıyor görünüyor. Bazı körüklerin çalışıp bazılarının çalışmaması da enteresan, teknik olarak bir açıklaması yok, ancak arıza olabilir ama sayıları mevcudun yarısı neredeyse , bu kadar arıza da fazla.
Bazen pasaport kontrol noktasına çok yakın bir bölgedeki bir kapıya uçak yanaşırken bazen kilometrelerce yürüyorsunuz. Son gelişimde körükten çıktıktan sonra önce üst kata çıktık, uzunca bir mesafe yürüdükten sonra tekrar yürüyen merdivenle bir alt kata indik. İnsan madem alt kata inecektik neden körükten sonra üst kata çıktık diye sormadan edemiyor.
Dış hatlardan gelip çıkış kapısından çıkınca giden yolcu bölümüne geçmek için binanın en sonundaki yürüyen merdivene gitmek çok saçma. Kapıdan çıktığımız bölüme yakın olan orta kısımdan bir merdiven yapılabilirmiş, tamamen dizayn hatası. Yada yürürken dükkanların önünden geçipte bir şey görüp alsınlar diye kasıtlı yapıldı. Her yer AVM kıvamında zaten malesef.
Gözüme çarpan olumlu tek değişiklik iç hatlardaki fast food bölümünün açılmış olması, artık insanlar simitçiye yada sandöviççiye minimum 30 TL ödemeye mahkum değil.
Bir arkadaşım pisuvarların insanın üstünü ıslattığını söylemişti ve bu uyarıyı dikkate alarak temkinli kullandığım pisuvardan ıslanmaktan son anda kurtuldum

İşiniz bittiğinde pisuvardan ayrılmanızı beklemeden foşş diye su açılınca ıslanmamak için atik davranmak zorunda kalıyorsunuz, burada bir gecikme zamanlayıcı problemi var gibi. Tuvaletten önünüz ıslak çıkmak hiç hoş olmazdı...
Hala yeterli çevre düzenlemesi ve çim olmayışı bizim havalimanını tipik bir ortadoğu yada afrika hava alanı gibi gösteriyor, Casablanca nın bile çevresi daha güzel görünüyor. Bu arada kalkış için pist başına giderken taksi sırasında önce yokuş aşağı gidip sonra yokuş yukarı tırmandığımızı yeni farkettim, bu saçmalık kış döneminde umarım kazalara sebep olmaz. Isınan fren balatalarının soğumasını beklemek ile ilgili internetteki isimsiz pilot uyarılarının doğru olabileceğini düşünmeye başladım. Eğimi yok etmek için üç kuruş dolgu masrafından kısmanın çok can yakan bir kazaya sebep olmasını kimse istemez.
Taksi süresi giderken 20 dk idi ama dönüşümüzde daha uzun sürdü. Dönüşte gece 02.25 uçağı ile Ankara'ya bilet almıştık ama Casablanca da checkin yapmaya çalıştığımda koltuklar tükendi uyarısını görünce şok oldum, muhtemelen uçağı geniş gövdeden daha küçük gövdeye düşürdüler bu yüzdende yer kalmadı. İstanbula uçak teker koyduğunda ilk işim tekrar checkin i denemek oldu ve bu sefer iki boş koltuktan birini kapmanın verdiği huzurla taksi süresini ölçmeyi unuttum.
Gece 2.25 uçağı ancak 3.20 de havalanabildi, uzunca süre pist başında kuyruk bekledik sanırım, iniş ve kalkış için iki ayrı pist varken gecenin köründe neden kuyruk vardı anlamadım, ben 36 saattir yolda olmanın verdiği yorgunlukla uykusuzluktan bayılmışım o ara.