ist-M.03:02 » M2 Şişhane-Yenikapı Güney 2.Etap İnş

Kullanıcı avatarı
alabay
Evliya Çelebi
Mesajlar: 5582
Kayıt: 21 Eyl Cum, 2007 12:12

Mesaj gönderen alabay » 12 May Pzt, 2008 19:39

Patrikhaneye katlanacaksin :-) Bu böyle, biraz Gazze gibi.
O bilmemneloglar herhalde haklilardir, ve sakin sanma ki, sirf o tas, bina ve eserler yüzünden Istanbul'da su an teknik seviye bu halde. Yooo ...
Tarihi eserlere dikkat etmek gerek, evet. Sulukule'ye de, Surlara da. Ama yine de bir seyi yapmanin yolu var - onu bulmak gerek.
Sen simdi kabahati patrikhanede arama! Yeterince baska problem var, bilmem su an Istanbul'da havalar mi fazla sicak, trafik mi fazla sikisik da böyle biraz saldirgansin her katta. Ayrica, turistleri patrikhane ile degil "Zeus tapinaklari" ile cekiyorlar. Ama patrikhane vardi, var ve neden olmasin? Di mi?

B.

Kullanıcı avatarı
Esat
Pir-i Seyyâh
Mesajlar: 18144
Kayıt: 17 Eyl Pzt, 2007 13:37

Mesaj gönderen Esat » 12 May Pzt, 2008 19:45

İyi de ben o zaman diyorum ki kardeşim Kral Yolunu yeniden inşa etsinler yapabilirlermi? Yapamazlar zaten bu saatten sonra altından o tramvay geçerken ben yaptırmam be :) Yok surlar yeniden yapılmış, yani afedersin hıyarlar ben para veriyorlar surları yapın diye yapınca da ama siz bunu yeni taşlarla yapmışsınız, nası olcaktı? Sen hiç surları yakından gördün mü, yahu adamlar o taşlarla ev yapmış, ben diyorum ki Fatih' in vasiyeti var fermanı var bu surların bilmem kaç metre yanına kadar ev yapmayacaksınız diye, gel gör adam yanını bırak içine yapmış :) yani hakikatten içine yapmış :P bir ara Edirnekapıda tabela vardı cep tel ile birlikte kiralık sur ve burclar diye bu kadar yüzsüzüz evet, neyse boşver, yani iki tane taş bir tane kapı yüzünden yüz yıldır bir metroyu şehre sokamadık ona canım sıkılıyor.

Kullanıcı avatarı
alabay
Evliya Çelebi
Mesajlar: 5582
Kayıt: 21 Eyl Cum, 2007 12:12

Mesaj gönderen alabay » 12 May Pzt, 2008 22:23

Kral yolunu "yeniden" inşa etmenin anlamı ne olacak ki?

Surlara ve BÜTÜN İstanbul'a ve çevreye yapılanları ben de biliyorum, ve işte bunda kabahat ne patrikhanede, ne Patrick'te, ne de San Patrick'te. Yapan kim?

Tramvayı böyle surlardan da geçirmek mümkün, ama Çemberlitaş etrafı bile kollanamamış daha. Ama tramvay bir yana, bir metro şebekesi tarihî yerlerden de gecer, *ona göre* geçirilir işte. Haliç'in üstünden geçemezsen, altından geçeceksin (meselâ). Zaten bunu anlayamıyorum, Boğaz'ın altına iki raylık bir tünel sistemi batırıyorlar, bunun plânlaması ile ilgili ilk yazıyı babam bana duvarıma 1984/1985'te astı (!) ... halbuki köprülerde revizyon plânları yapılabilirdi (kamyon geçişleri yasak, hepsi trene gibilerinden, metro/banliyö değil, ama Avrasya tren hattı ...). Madem yerin bu kadar altına gidiliyor, o zaman işte bir kaç tünel yapılacak. New York'ta, Hamburg'ta kaç tünel var? Tünel kazmak güzel değilse de, gerek. Yahu, daha şimdi Çin'de yine 7.8 şiddetinde deprem oldu, sabit bir şey varsa, genelde ve iyi yapılmışsa, tünellerdir.

Haliç, bildiğim kadarıyla 35 metre derinliğine sahip. Boğaz 60 metre. Haliç'in altına, ya ortalara, ya da ön kesime, büyük bir tünel projesi yapılabilirdi, baştan dört veya altı raylık, altı şerit caddelik kesimlere sahip. Hepsini hemen kullanmaya gerek de olmazdı, ya yüzeye kadar bağlanırdı, ya da mühürlenmiş şekilde kısmen kapalı tutulurdu. Oradan tüm Avrupa yakası Fatih-Beyoğlu bağlantıları geçirilirdi.

Hadi, illâki köprü olacaksa, metroyu da var olan köprülerden geçirmek mümkün olurdu. Ve son ihtimal olarak da, ilâve köprüyü tasarlayamamışlar mı? Anıtlar kurulu ile bunlar hepsi evvelden iyice gözden geçirilebilirdi, sur, duvar, çanak, çömlek konu bile olamazdı.

Budapeşte'de de metroların bir kısmı bu kadar derinlerden geçiyor (60 metreye kadar iniyor hem de). Münih de buna yaklaşıyor (20 ile 30 metre), Sankt Petersburg ve Moskova 80 metre (!), New York 55 metreye kadar iniyor. Haliç mi şimdi problem olacak? :evil:

B. Alabay

Ek: yanısıra, "lrt" ile metro arasındaki önemli bir farkı okudum, asıl, metro hiç bir zaman hemzemin geçişli olmaz (kreuzungsfrei), "Stadtbahn"da bu olabilir. Almanya'nın sadece dört "hakiki" metrosu var: Berlin, Hamburg, Münih ve Nürnberg. Frankfurt, Essen, Köln, Stuttgart ne kadar dese de ... ama işte, hakiki mi, değil mi, ilgilendirmiyor.

Kullanıcı avatarı
Esat
Pir-i Seyyâh
Mesajlar: 18144
Kayıt: 17 Eyl Pzt, 2007 13:37

Mesaj gönderen Esat » 13 May Sal, 2008 01:33

Zaten yok DaVinci Köprüsü, görünmeyen köprü saçmalıklarını dinlemektense Haliç' in altından bir tüneller silsilesine sonuna kadar razıydım ama gel gör ki bizim millet 35 metrelik Taksim istasyonunu neden diye sorgularken Haliç' e 35 metre inebilmek için yapılmış 60 metredeki bir Taksim istasyonunu hayatta anlayamazdı, tabi bunda maliyeti düşürmek için olsa gerek asansör yapmamak? gibi bir etkeni de göz önünde bulunduralım, döneminin en modern metro sistemi denir ama erişilebilirlik bence sıfırdır.

Ve dediğin gibi bir geçişi planlamayarak ya da öngörmeyerek en büyük hatayı Dalan yapmış herhalde, çünkü o dönemde ikinci bir Menderes dönemi gibi yık kır yap olayı vardı, tabi içinde olmadığımız için bilemeyiz ama o zaman trafik yoğunluğu nedeni ile olsa gerek Taksim-4.Levent tercihi yerine Taksim-Yenikapı tercih edilse idi ve dediğin yöntemi bırak köprü bile yapılsaydı çoktan Yenikapı-4.Levent çalışır olmuştu ama işte o günkü konjuktür ile hattın inşaatına böyle başlanmış sonuç 23 yıl geçmiş aradan ve hala Haliç' i nasıl geçeceğimizi düşünüyoruz.

Kullanıcı avatarı
alabay
Evliya Çelebi
Mesajlar: 5582
Kayıt: 21 Eyl Cum, 2007 12:12

Mesaj gönderen alabay » 13 May Sal, 2008 12:35

Eh, gördün mü, sen de hâlâ patrikosnik ile oyalanıyorsun. Paktrikistanda çoktan, ama çoktan 80 metrede 10 hatlık bir şebeke yapılmıştı. Asansör zaten gerek, her yere, engelliler ve çocuk arabası için. Normal iniş yürüyen merdivenlerle yapılır. Evet, iniş bayağı sürebilir, insan Prag'da merdivenin basamağına oturuyor, o kadar sürüyor, ki o kadar fazla derinde bile değil. Münih de öyle.

Sanırım, Dalan zamanında parasal güç yetmezdi, ama bari Haliç çevresini kurtardılar o günler. Yine de, Boğaz varken, Haliç'i problem yapmak bana çok garip geliyor. dereboylarından ne haber? Derelerle alâkalı metro plânlamaları var, iyi güzel de, hani Eyüp, Alibeyköy tarafları su altında kaldığında, neler olmuştu? Bu düşünülüyor mu acaba? Buna da yine bilmemneloglar gerekecek, ama jeolog, belki de meteorolog, çok iyi düşünmezse, bu bir gün bayağı problem olabilir. Yani, tünel yapıldığında zaten sugeçirmez tipten olacak, "Tünel"deki gibi yan taraflarda seller akamaz. Herşeyi "bir tüm" olarak görmemek için, simsiyah gözlükler mi giyiliyor, ne oluyor ... patrikhaneden tut, Surlar, Ayasofya, Sultanahmet ... taa İsmet Baba'dan Tayfun Dönercisi'ne kadar, hep beraber (hadi borazan) ...

B. Alabay

Mehmet Kasım
Seyyah
Mesajlar: 4319
Kayıt: 09 Kas Cum, 2007 12:38

Mesaj gönderen Mehmet Kasım » 13 May Sal, 2008 13:02

Metro yapmak için yabancılardan kredi almadığımız zamanları görürsen, UNESCO'nun da tarihi eserlerimizi denetlemediğini görürsün.

Parasal anlamda güçlü isen kimse seni hiç bir konuda denetleyemez. Denetlese de formalite olur....

Kullanıcı avatarı
alabay
Evliya Çelebi
Mesajlar: 5582
Kayıt: 21 Eyl Cum, 2007 12:12

Mesaj gönderen alabay » 13 May Sal, 2008 19:06

UNESCO denetlemez olur muydu? Biz Myanmar mıyız? Türkiye dünyanın bir parçası. İzole görülemez. Ve görülmemeli de. Problem denet değil, çözüm becerikliliği ve tasarım.

B. Alabay

Mehmet Kasım
Seyyah
Mesajlar: 4319
Kayıt: 09 Kas Cum, 2007 12:38

Mesaj gönderen Mehmet Kasım » 14 May Çrş, 2008 11:35

Denetlese de kağıt üstünde kalır. Yaptırımı olmaz. Güçlü isen hesap vermek zorunda olmazsın. Mesela; ABD neden KYOTO'yu imzalamıyor?

Kullanıcı avatarı
alabay
Evliya Çelebi
Mesajlar: 5582
Kayıt: 21 Eyl Cum, 2007 12:12

Mesaj gönderen alabay » 14 May Çrş, 2008 11:58

Sen güçlü ile namussuzluğu karıştırmıyor musun? Kyoto'yu imzalamamak muvaffakıyet mi ki?! Olmadı! Kâğıtta yazılıysa, uyacaksın, yoksa kültürsüz damgası gelir. Ve ben bunu istemem. Eleştireceksek, belki evvelki bakımsızlığı bir eleştirsek?

B. Alabay

Mehmet Kasım
Seyyah
Mesajlar: 4319
Kayıt: 09 Kas Cum, 2007 12:38

Mesaj gönderen Mehmet Kasım » 14 May Çrş, 2008 12:05

ABD için Güçlü Namussuz diyebiliriz. Hem suçlu hem güçlü kabilinden.

Kağıtta yazılı olma durumu se şöyle: Ben kendim korurum korunması gerekenleri UNESCO ne salça oluyor?

Güçlü isen zaten değerlerini koruyorsundur. Değerlerini koruyamıyorsan güçlü olamazsın "çakma" olursun.

Kullanıcı avatarı
alabay
Evliya Çelebi
Mesajlar: 5582
Kayıt: 21 Eyl Cum, 2007 12:12

Mesaj gönderen alabay » 14 May Çrş, 2008 12:12

Bu "ben, ben, ben" zamanı geçti artık. UNESCO ne? Dünya toplumunu temsil eden bir şey, biz de o topluma aitiz, ona göre. Kendim korurum diyebilmek için de, koruma kültürüne sahip olmuş olmak gerek. Karı koruma değil, hakiki koruma. İstanbul korunmuş bir hâlde mi? Sular temiz mi? Sokaklar temiz mi? Tarihi, marihi bırakalım da, basit yaşama bina serveti korunmuş mu? Mafiş.

B. Alabay

Mehmet Kasım
Seyyah
Mesajlar: 4319
Kayıt: 09 Kas Cum, 2007 12:38

Mesaj gönderen Mehmet Kasım » 14 May Çrş, 2008 12:15

Biz adam gibi koruduktan sonra UNESCO'nun gelip denetlemesi "prosedür" olarak kalır. Gelir ve gider. Bu kadar baş ağrıtmaz işe karışmaz.

UNESCO; dünya toplumunu temsil etme yetkisini kimden almış?

Ben (millet olarak) öyle bir yetki verdiğimi hatırlamıyorum :)

Kilitli

“Metro Projeleri, İhaleler, İnşaatlar” sayfasına dön