Hehe, ben değişik fiziksel durumdaydım
70 km derken, sırf sahil, çünkü Kaşta plâj yok, eskiden bir özelliği oydu. Halbuki sanki öyle hatırladığım bir yer vardı, doğusunda kayalık bir yere iniyorduk, orada minicik, ama çøk minicik bir plâjcık vardı, oradan suya girdiğin zaman, süzülüyordun, birden buz kesiliyordun, çünkü yeraltından bir tatlısu kaynağı oraya boşalıyordu (galiba). Çok ilginç bir durumdu. Hayatımda ilk ve tek batmış amforlu kadırgayı Kaşta gördüm, o gün nezleydim, o yüzden yüzeyde kalmam gerekirdi, ama ben manyak gibi aşağı doğru daldım, kulağımı patlatıyordum az daha, ama harika bir şeydi. Tüyler ürpertici. Ve o Kekovada batmış eski temellerin üstünden yüzmek. Ama düşünüyorum, orası mıydı acaba
bir yerde çok korkutucu bir akıntı vardı, insanı denize doğru çekiyordu, yani hep kıyıya doğru dik yüzer gibi, kıyıya paralel hareket etmek gerekiyordu. Ya orada, ya Sarosta, unuttum gitti. Ama bilmeyene çok tehliklei olabilir bu, yani öyle hop diye yüzülecek yer değil, ya şnorkelle, ya tüple inmek gerek, kurşun bol olmalı ve iyi bir kondisyon gerek. Hoho, neler anlatıyorum, gençliğim
