Şehir içinde otobüs gibi koca cüsseli ve manevrası kısıtlı bir vasıtayı vukuatsız kullanmak oldukça zordur.
Genellikle dar yollar,keskin dönüşler,otomobillerin her boşluğa dalışları,dik yokuşlar ve de inişler,biribirine çok yakın duraklar,çok kalabalık trafik ve kalabalık yolcunun bitmek tükenmek bilmeyen istekleri,şaşkınlıkları ve uyanıklıkları şehir içi otobüs şoförlerini bunaltan faktörlerdir.
Hatta onca uzak yollardan başarı ile gelen şehirler arası otobüs kaptanları bile şehiriçi trafiğinde bunalır ve kendini bir an evvel şehrin dışına atmaya bakar.
Devamlı inen-binen yolcuyu takip etmek,yolcuların mantıklı ya da mantıksız sorularına cevap vermek,durulacak durakları kaçırmamak,tahsis edilen hız ve zaman limitlerine uymak oldukça sıkı sinir yapısı,kabiliyet ve dayanıklılık gerektirir.O yüzden de ilk cümlemde belirttiğim gibi şehir içi otobüs şoförlüğü zordur.
Ancak benim dikkatimi çeken de bir husus var.Bizim şoförlerimiz özellikle son yıllarda çok yaygınlaşan tam otomatik vitesli yani debriyajı olmayan,sadece fren ve gaz pedalları ile kullanılan otobüslerde aslında çok da başarılı değiller.
Bu otobüslerle çok seri kalkışlar yapıp birden hızlanarak durağa 5 metre kala fren pedalında tabanının gücünü denemeyi ve içerideki yolcuyu kinetik enerji deneylerine tabi tutulmuşcasına öne arkaya ,sağa sola savurtturmayı marifet saydıklarını söyleyebiliriz.
Halbuki tam otomatik şanzumanlar yolcuyu en fazla rahat ettirebilecek sarsıntısız kalkış ve kesintisiz hızlanma gibi çok üstün de özelliklere sahip düzenler olmalarına karşılık her nedense bizim kaptanlar bu şanzumanlarda çok da başarılı değiller.
Durmaları gerekecek her yerde,trafik ışıklarında,duraklarda,geçitlerde mutlaka frenler adeta denenip içerdeki yolcuların "tatlı" sözlerine maruz kalmayı kanıksamışlar gibi de bir durum var sanki.
Bence başta Ankara EGO şoförleri olmak üzere (diğer şehirlerde de değişiklik olduğunu sanmıyorum) bu konuda bir kurs açılarak otomatik şanzumanlı otobüsleri kullanma tekniği genç yaşlı istisnasız bütün şoförlere tekrardan öğretilmeli,yolcuların ve otobüslerin eziyet çekmeleri de önlenmelidir.
Herkese selamlar...
ist-L.09 » Şehiriçi Otobüs Şoförlüğü
- M.Ali Sade
- Aylık Paso
- Mesajlar: 56
- Kayıt: 27 Eyl Prş, 2007 23:37
- Esat
- Pir-i Seyyâh
- Mesajlar: 18112
- Kayıt: 17 Eyl Pzt, 2007 13:37
Otomatik şanzımanlı otobüs kullanma konusunda kesinlikle eğitim almaları gerekiyor, bende bir ağır vasıta ehliyeti ve ciddi bir ağır vasıta araç tecrübesi bulunan bir sürücü olarak hala kara şanzıman kullanır gibi tam gaz vererek vites atan ya da otomatik ise atmaya çalışan, dururken son 5 metrede frenleme yaparak aracı yığan şoförlerimizi anlayamıyorum. Evet devirli kullanmak dizel araçlarda iyidir güzeldir ama o teknoloji eskidi artık o zaman kafaları yenileyelim ve ciddi bir eğitimden geçirelim, sanki iki devirli tır şanzımanına davranır gibi davranılmasını önleyelim, otomatik şanzımanlı otobüsün amacı sürüş ve yolculuk konforu sağlamaktır.
Şehir içi otobüs şoförlüğü her anlamda sinirleri yıpratan ve fiziki olarakta çok yorucu her ne kadar otomatik şanzıman ve hidrolik direksiyon gibi manevra kabiliyetini yükselten özellikler eklenmiş olsa da sonuçta 20 metrelik bir araç ile şehir içi trafiğinde yayalar ve otomobiller arasında sıyrılmak durumundasınız, bazı yerlerde park etmiş araçlar arasından kimseye sürtmeden geçmek ya da dönüşlerde bir kaç manevra yapmak zorunda kalıyorsunuz, İstanbul' un genel problemi aslında yolların darlığı değil parklanma problemi ve bunu en yakından hissedenlerde herhalde şehir içi otobüs şoförleri olsa gerek.
Şehir içi otobüs şoförlüğü her anlamda sinirleri yıpratan ve fiziki olarakta çok yorucu her ne kadar otomatik şanzıman ve hidrolik direksiyon gibi manevra kabiliyetini yükselten özellikler eklenmiş olsa da sonuçta 20 metrelik bir araç ile şehir içi trafiğinde yayalar ve otomobiller arasında sıyrılmak durumundasınız, bazı yerlerde park etmiş araçlar arasından kimseye sürtmeden geçmek ya da dönüşlerde bir kaç manevra yapmak zorunda kalıyorsunuz, İstanbul' un genel problemi aslında yolların darlığı değil parklanma problemi ve bunu en yakından hissedenlerde herhalde şehir içi otobüs şoförleri olsa gerek.
-
- Aylık Paso
- Mesajlar: 76
- Kayıt: 24 Eyl Pzt, 2007 17:45
İstanbul' da İETT şoförlerine her otobüs türü için ayrı eğitim verildiğini biliyorum, buna rağmen 97 senesinden beri otomatik şanzımanlı otobüs kullanan şoförlerimiz bence de başarısız; maalesef ben de bazı şoför arkadaşlarımızın eğitim sırasında arka koltuklarda sigara içtiklerinden, dersleri takip etmedikleri; işi biran önce bitirip eve veya kahveye gitme telaşından işlerine konsantre olamadıkları; hergün farklı bir araç kullanabildiklerinden aracı benimsemedikleri; meslekleri ve yolcularına hakettikleri saygıyı hissetmedikleri gibi endişelere sahibim.
- Esat
- Pir-i Seyyâh
- Mesajlar: 18112
- Kayıt: 17 Eyl Pzt, 2007 13:37
Ben bunu birazda statü ile alakalı görüyorum. Belediye şoförlüğü önceden prestijli bir işti ya artık öyle değil. Maaş olarak bakmıyorum olaya kast ettiğim şey statü. Şöyle bir örnek vereyim eskiden otobüs şoförü olabilmek için E sınıfı ehliyetiniz olması yetmezdi, o ehliyet ile 5 yıl tecrübeniz olması gerekirdi, şimdi bugün ehliyet yarın otobüs Dolayısı ile iş sadece gelir temin etmek için yapılan bir iş konumunda.
İşini sevmeyen insanların yaptığı bir meslek haline geldi otobüs şoförlüğü, burada genelleme yapmıyorum, gerçekten işini seven abilerimiz arkadaşlarımızda vardır ama hal ve hareketler sevmediklerini belli ediyor. Bu önemli bir konu "İşini Sevmek" olarak adlandırdığımız bu durum insanda "İşe ve İşyerine Aidiyet Hissini" uyandırır, bu hisse sahip bir kişi otobüsü kendi malı kurumu kendi işyeri olarak addeder, dolayısı ile o otobüsü de kamyon gibi değil taksi gibi sürer.
Bu kötü kullanımın arabalar ile de çok alakalı olduğuna ihtimal vermiyorum, tabii ki makaslı bir M.A.N. ya da Ikarus ile körüklü dingile sahip yeni model otomatik şanzımanlı Citaro' nun kullanımı aynı olmaz fakat iyi şoför her aracı sever gibi kullanır (bunun başka tabiri varda burada ayıp kaçar ) Viyana' da otobüslerin tamamı aynı marka ve oldukça da bakımlılar fakat buna rağmen o kadar kötü kullanan şoförler var ki, isyan etmemem elde değil, tabi ben bu Almanca ile isyan edersem "ne diyor lan bu azül" derler benim yerime eşim isyan ediyor ki burada Wiener Linien çalışanı olmak bahsettiğim statüyü size sağlıyor ama işte işini sevmiyorsan yapacak bir şey yok.
İşini sevmeyen insanların yaptığı bir meslek haline geldi otobüs şoförlüğü, burada genelleme yapmıyorum, gerçekten işini seven abilerimiz arkadaşlarımızda vardır ama hal ve hareketler sevmediklerini belli ediyor. Bu önemli bir konu "İşini Sevmek" olarak adlandırdığımız bu durum insanda "İşe ve İşyerine Aidiyet Hissini" uyandırır, bu hisse sahip bir kişi otobüsü kendi malı kurumu kendi işyeri olarak addeder, dolayısı ile o otobüsü de kamyon gibi değil taksi gibi sürer.
Bu kötü kullanımın arabalar ile de çok alakalı olduğuna ihtimal vermiyorum, tabii ki makaslı bir M.A.N. ya da Ikarus ile körüklü dingile sahip yeni model otomatik şanzımanlı Citaro' nun kullanımı aynı olmaz fakat iyi şoför her aracı sever gibi kullanır (bunun başka tabiri varda burada ayıp kaçar ) Viyana' da otobüslerin tamamı aynı marka ve oldukça da bakımlılar fakat buna rağmen o kadar kötü kullanan şoförler var ki, isyan etmemem elde değil, tabi ben bu Almanca ile isyan edersem "ne diyor lan bu azül" derler benim yerime eşim isyan ediyor ki burada Wiener Linien çalışanı olmak bahsettiğim statüyü size sağlıyor ama işte işini sevmiyorsan yapacak bir şey yok.