ist-MB.09 » Metrobüs 1 Milyon Yolcu Taşıyacak. Marmaray Ne Taşıyacak?
-
- Moderatör
- Mesajlar: 233
- Kayıt: 18 Ara Prş, 2008 23:25
Arkadaşlar mesele homojen yolcu dağılımının daha yeni konuşulabilmesi. Tabiiki, toplu ulaşım sisteminin, asgari memnuniyet sınırlarına çekilmesi ile, homojen dağılım sağlanacaktır. Lakin istanbul'da henüz toplu ulaşım sisteminin vahşi düzeninden çağa yakışır bir düzene geçmesi yeni mümkün olmaktadır. Daha önceleri tahayyül edilemeyen ve konuşulamayan ve bence, yeni neslin hiç anlayamayacağı türden gelişmelerin bizim neslimizin paradigması ile anlamak ve kent ulaşımındaki yeni gelişmelerin, en basitinden A noktası B noktası arası zamamında ulaşımı konuşurken, Yeni neslin A noktası B noktası arası zamamında ulaşımı yerine homojen dağılım ve insanca ulaşım isteyecek bunu en asgari yaşam hakkı olarak görecek ve bu minvalde çözeceğini düşünüyorum. Bunu yadırgamıyorum. Ama bilmem anlatabildim mi?
- alabay
- Evliya Çelebi
- Mesajlar: 5569
- Kayıt: 21 Eyl Cum, 2007 12:12
Mehmet, çok güzel yazmışın. Esat, sen bana göre Mehmetin yazdıklarından tam tersini çıkarmışın gibi? O yeni neslin anlamamazlığını diyor, sen eski neslin. Ama! Şimdi hanginiz haklısınız? İşte onu da ben bilmiyorum. Problem eski nesil mi, orta nesil mi (bence biz ortancayız), yoksa yeni nesil mi? Yeni nesil derken, bunlar kim? Doğu mültecileri mi, Avrupadan göç edenler mi? İstanbulda doğup, gençliklerini geçirenler mi? Bilhassa üçüncü grup tabiîki son senelerde fazlasıyla kaos yaşamışlardır. Ben yetmişlerle seksenlerin başını hatırlarsam, benim kullanma devirlerim, kısmen daha medenî, ama kısm-ı kısmen de çok daha çılgın durumlar vardı. Öyle salata gibi hat numaraları yoktu, çok daha az hat vardı, ama çok daha az da araç vardı. Ve hayır, sanki daha az insan yoktu gibiydi
Ama, yine o sevdiğim iki konuçuk: Mastrplang (hatlandırma, numaralandırma, frekans, ) veee basbasit bir aktarma hürriyeti (ve bununla birlikte yepyeni bir tarife uygulaması).
Ama, yine o sevdiğim iki konuçuk: Mastrplang (hatlandırma, numaralandırma, frekans, ) veee basbasit bir aktarma hürriyeti (ve bununla birlikte yepyeni bir tarife uygulaması).
-
- Seyyah
- Mesajlar: 3526
- Kayıt: 04 Ara Sal, 2012 10:41
Y ve Z kuşağı mıdır nedir, öyle bir saçmalık çıkardılar ya abi, onlar sanırsam..Yeni nesil derken, bunlar kim?
Çok doğru tespit..Daha önceleri tahayyül edilemeyen ve konuşulamayan ve bence, yeni neslin hiç anlayamayacağı türden gelişmelerin bizim neslimizin paradigması ile anlamak ve kent ulaşımındaki yeni gelişmelerin, en basitinden A noktası B noktası arası zamamında ulaşımı konuşurken, Yeni neslin A noktası B noktası arası zamamında ulaşımı yerine homojen dağılım ve insanca ulaşım isteyecek bunu en asgari yaşam hakkı olarak görecek ve bu minvalde çözeceğini düşünüyorum. Bunu yadırgamıyorum. Ama bilmem anlatabildim mi?
-
- Moderatör
- Mesajlar: 233
- Kayıt: 18 Ara Prş, 2008 23:25
Maksat hasıl olmuş sevindim. Fikirlerimi anlatmakta zorlanıyorum. Bunu sanırım ana dilinin farklı olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Ama yinede Başardan daha iyi izah ediyorum sanırım. Başar sen kızma, sen mükemmel izah ediyorsun... Esat tabiiki yaşlandık yaş kırka dayandı, artık kemal'e ermiş durumdayız... Kemal noktası aynı zamanda zeval noktasıdır....
- alabay
- Evliya Çelebi
- Mesajlar: 5569
- Kayıt: 21 Eyl Cum, 2007 12:12
Engin, Y ve Z kuşağı derken, X kuşağı denen o algıyı da hesaba katmak gerek. O yüzden bilmiyorum, bizde, yani Türkiye çapında, X, Y, Z kuşakları gibi bir şeyler var mı. Sırf İstanbul çapında olabilir belki, çünkü İstanbul »tipik« batı kültürlü mekânlara çok benziyor, bundan dolayı da »problemleri« mukayese edilebilir. Bu kuşak isimleri biraz problem odaklı. Ben kim diye sorduğumda hemen ardından bir süzgeç de gönderdim. Doğulu mu, mülteci mi, köklü İstanbullu mu, yabancı mı
İstanbulun şu 20 milyon nüfusu çok ama çok karışık ve Türkiye ile kıyaslanamaz, yakınında başka herhangi bir yerle de pek kıyaslanamaz (kültür konusunda). İstanbul özeldir, o yüzden problemleri ve bilhassa toplu taşım problemleri de çok özel. Bana göre Konya, Eskişehir ve Adana böyle şeyleri daha kolay çözebilirler, daha homojen ünite onlar.
Biraz da Mehmet yine benim dilimle boğuşsun
Bu arada ne demek kırka? Kırk çoktan tarih be
Biraz da Mehmet yine benim dilimle boğuşsun
Bu arada ne demek kırka? Kırk çoktan tarih be
-
- Seyyah
- Mesajlar: 3526
- Kayıt: 04 Ara Sal, 2012 10:41
Abi,Engin, Y ve Z kuşağı derken, X kuşağı denen o algıyı da hesaba katmak gerek. O yüzden bilmiyorum, bizde, yani Türkiye çapında, X, Y, Z kuşakları gibi bir şeyler var mı. Sırf İstanbul çapında olabilir belki, çünkü İstanbul »tipik« batı kültürlü mekânlara çok benziyor, bundan dolayı da »problemleri« mukayese edilebilir. Bu kuşak isimleri biraz problem odaklı.
40'a merdiven dayadım, bu X-Y-Z mevzuunu daha geçen yıl duydum ilk kez. Amerikalılar da Vietnam Savaşı sonrasında doğanlar için uydurmuş X olayını. Y, çocukluğunda (bizim gibi 18 yaşında değil) PC ve Internet ile tanışanlar (takriben 1980-1995 arası doğanlar) ve Z de sosyal medyayı çocukluğunda yaşayanlar, yani 1995'ten sonra doğanlarmış..
Bana sorarsan hepsi saçmalık. Biz 68 kuşağını duyduk abilerimizden, 12 Eylül kuşağını iyi biliriz, bir de özel televizyon - Internet döneminde büyüyüp de 20 yaşında dünyanın sırrını çözdüğünü düşünen, özgüveni tavan yapmış gençliği..
- alabay
- Evliya Çelebi
- Mesajlar: 5569
- Kayıt: 21 Eyl Cum, 2007 12:12
Hemen palavra deyip atmamalı.
Amerikan algıyı, bilhassa Viyetnam ile ilgili, ben tabiîki bilemem. Ama bir Berlinli olarak, oradaki Amerikanlığı iyi bilirim, nitekim, ABD, Büyük Britanya, Fransa ve Sovyetler Birliği Berlinin paşalarıydı. Berlin Almanyaya »ait« değildi. Bilhassa biz Berlinliler seksenlerde atom savaşı korkusu içinde yaşardık. Altmışların başından beri Berlinliler büyük bir gerginlik içinde yaşarlardı, duvar kenti bölüyordu, ve ona yaklaşan herkes de vuruluyordu. Ben bunu şahsen yaşadım. Savaş gibi bir durum. Orada »askerî darbe« havası yoktu, ama başka havalar vardı. Bundan dolayı, artı işsizlik ve perspektifsizliklerden dolayı, bir Generation X algısı (farklı şekilde) vardı. Y ve Z bunların »peşi«. Enin eni olamadığı için modernden sonra postmodern gargarası gelişti, işte öyle bir durum. Ama yine de, palavra deyip atmamalı, çünkü, istersen muz agacı de, önemli olan, bir simge gibi kullanılan lâf, kap gibi, var olan (var mı, o başka, ama varsayılan) bir duruma isim veriyor.
Senin bahsettiğin net evrimi falan, benim bildiğim, çağ olarak belirtiliyordu hep. Sanayi çağı, atom çağı, uzay çağı ve işte şimdi ağ çağı. Bunlar dış etkenler. Ama iç duyumlar, onlar »kuşak« anlamı için daha önemli. Tabiîki dış etkenlerle iç duyumlar birbirlerine devri daim bağlılar. Tavuk-yumurta-prensibi.
Amerikan algıyı, bilhassa Viyetnam ile ilgili, ben tabiîki bilemem. Ama bir Berlinli olarak, oradaki Amerikanlığı iyi bilirim, nitekim, ABD, Büyük Britanya, Fransa ve Sovyetler Birliği Berlinin paşalarıydı. Berlin Almanyaya »ait« değildi. Bilhassa biz Berlinliler seksenlerde atom savaşı korkusu içinde yaşardık. Altmışların başından beri Berlinliler büyük bir gerginlik içinde yaşarlardı, duvar kenti bölüyordu, ve ona yaklaşan herkes de vuruluyordu. Ben bunu şahsen yaşadım. Savaş gibi bir durum. Orada »askerî darbe« havası yoktu, ama başka havalar vardı. Bundan dolayı, artı işsizlik ve perspektifsizliklerden dolayı, bir Generation X algısı (farklı şekilde) vardı. Y ve Z bunların »peşi«. Enin eni olamadığı için modernden sonra postmodern gargarası gelişti, işte öyle bir durum. Ama yine de, palavra deyip atmamalı, çünkü, istersen muz agacı de, önemli olan, bir simge gibi kullanılan lâf, kap gibi, var olan (var mı, o başka, ama varsayılan) bir duruma isim veriyor.
Senin bahsettiğin net evrimi falan, benim bildiğim, çağ olarak belirtiliyordu hep. Sanayi çağı, atom çağı, uzay çağı ve işte şimdi ağ çağı. Bunlar dış etkenler. Ama iç duyumlar, onlar »kuşak« anlamı için daha önemli. Tabiîki dış etkenlerle iç duyumlar birbirlerine devri daim bağlılar. Tavuk-yumurta-prensibi.