tkn-L.10 » MAN seriler ve IETT'ye Otobüs

Kullanıcı avatarı
58olgu90
Abonman
Mesajlar: 25
Kayıt: 18 Tem Cmt, 2009 19:54

tkn-L.10 » MAN seriler ve IETT'ye Otobüs

Mesaj gönderen 58olgu90 » 16 Eyl Prş, 2010 08:52

ben arastirsim buldum.

MAN'in Türkiyenin ve Avrupanin Model no. ayni ama dizayni baska. Cok Fark görüyorsunuz. mesela MAN SL 200

Almanya/Avrupa:

Resim

Resim

Resim

Resim




Türkiye

Resim

Resim

Resim

Resim


neden serisi ayni ama modeli baska?

Neden IETT MAN lions city veya MAN NL 263 almiyor?
Neden IETT ve Özel Halk otobüsler komple alcak taban satin almiyor?

Onlar su an daha güzel ve daha iyi kaliteli otobüsler. Ikarus ve Güleryüz Cobra otobüsler cok cirkinlesmis. Otokar da güzel ama MAN kadar güzel degil.

Kullanıcı avatarı
alabay
Evliya Çelebi
Mesajlar: 5557
Kayıt: 21 Eyl Cum, 2007 12:12

Mesaj gönderen alabay » 16 Eyl Prş, 2010 09:52

Sebebi şöyle: Şu Almanya modelleri aslında sırf MAN modeli değil, eskiden geçerli olan "yekmodel" modeli. Yani, ne marka olursa olsun, birbirine çok benzeyen bir "tip" vardı, ona göre yapılırdı. Bunun ismi "Standard-Bus" idi, VÖV tarafından 1960'larda buna başlandı. Avrupa da buna katıldı. Biz tabiîki bunlarla ilgilenmedik, standard olmak istemedik, böyle yine kendi çorbamızı pişirdik, olmadı ...

Çok ilginç makalesi: http://de.wikipedia.org/wiki/Standard-Bus

Kullanıcı avatarı
Esat
Pir-i Seyyâh
Mesajlar: 18070
Kayıt: 17 Eyl Pzt, 2007 13:37

Mesaj gönderen Esat » 16 Eyl Prş, 2010 13:41

Bu konu ile ilgili bir seyler yazmak istiyorum hatta yeni MAN Lions lar ile ilgili resimlerde verebilirim benim evin önündeki hatta kullanilmaya baslandi :) fakat kendi bilgisayarima gecince yazayim bu alamanca klavye beni asta ediyor be yavv.

Kullanıcı avatarı
alabay
Evliya Çelebi
Mesajlar: 5557
Kayıt: 21 Eyl Cum, 2007 12:12

Mesaj gönderen alabay » 16 Eyl Prş, 2010 15:29

Makalede de yazdığı gibi bu Standard-Bus yöntemi 2000 senesinden itibaren yavaş yavaş dağıldı. En önemli sebep alçak tabanlı yeni modellerdi. Yani bugün otobüs türleri daha fazla. Ama hâlâ benzerlikler var, evet, Esat'in bahsettiği MAN Lion's City burada da var (yanısıra, Berlin'deki çiftkatlılar da MAN LC, avatarda o duruyor), yanında da tabiîki Mercedes Citaro, en önemlisi o. Setra'lar azaldı, belki de marka kalktı, bilmiyorum. Yeni Volvo falan var mı, onu da bilmem, ilk akla bir de Fransız otobüsleri geliyor, ama burası Fransa sınırı olduğundan belki de biraz değişik (Renault). Polonyalı önemli bir markda daha var, ismi şimdi aklımda değil. Ama bizde daha metrolarda bir tek sistemi bir kentte bile oturtamadılar, yani ... boşşşverinnn :lol:

Kullanıcı avatarı
Esat
Pir-i Seyyâh
Mesajlar: 18070
Kayıt: 17 Eyl Pzt, 2007 13:37

Mesaj gönderen Esat » 17 Eyl Cum, 2010 01:02

Bence sizler bu farkı anlayabilmelisiniz, tabi şimdi Başar' ı az çok tanıdığım için cevabını da az çok tahmin edebiliyorum, konuyu saptırmayacağına emin olsam yazarım yani :)

Nedir iki araç arasındaki en bariz 2 fark, sadece dış görünüşten soruyorum çünkü sizdekilerin içini bilmiyorum. Yazalım, bir aracın ön kaportası ve yan kaportanın orta üstündeki "Güzergah Tabelası Alanı", iki "Kapı Sayıları"

Güzergah Tabelası dediğimiz şey bizim için çokça gereksiz bir şeydir, çünkü orada ya iki başında adı yazar ya da yazsada insanlar "Kaptan Topkapı' dan geçer mi?" diye sorarlar(dı). Dolayısı ile kaportadaki bu tasarım farkı maliyet düşürmek için yapılmış bir düzenleme olamaz, olsa olsa araçlara talip olunma aşamasında fabrikalar ile görüşülürken ilgili kurumlarda işini iyi bilen abilerden birileri "ya o tabela şeysine gerek yok, camın önüne koyarız gider, onu kaldırsak 300 olmaa mı?" diye sorar, üreticide pazarı bulmuştur, yalandan bir de fabrika kurarak bakın üretimde yapıcam demiştir, "eyvallah abi, istersen üstünü bile açarım" der. Heee, ajite ediyorum, ama güzel ediyorum ha, hikaye yazarlığına başlayacağım.

Kapı olayına gelince, bu sadece ve sadece "Arkalara İlerleyelim Beylerrrrr" diye bağırması personel yönetmeliğinde şart koşulan otobüs şoförlerinin görevini yerine getirebilmesi için yapılmış bir düzenleme olabilir, :D tabii ki değil, bu tamamen kentlerin yolcu kapasiteleri, yolcu alışkanlıkları ile alakalı olabilir, ben bunun biletleme ve ödeme ile alakalı olduğunu sanmıyorum, öyle olsa bugün için konuşursak her kapısından binilen çok kapılı Alaman otobüsleri olayı anlamsızlaştırır.

Dolayısı ile tasarımdaki farklılık bence ilk etapta alıcı olan işletmelerin kendilerinin ve adına karar verdikleri kentlilerin ihtiyaçları doğrultusunda yapılmıştır bana göre.

Diğer taraftan kapı yerleşimi nedeni ile o araçların içinde de farklı bir düzen var, hangisinde daha çok oturma yeri vardır bilmiyorum, ama 2 kapılı araç konsepti ayakta yolcusu olmayan işletmeler için ideal olabilir, ama İstanbul için konuşuyor isek 3 kapı bile az, aracın arkasına bile kapı açsak yeridir. Kaldı ki günümüzden bir yurtdışı örnek vereyim, Wiener Linien filosundaki körüklüleri (onlarda MAN ama Stif&Graef diye bir marka daha yazar üstlerinde) bu MAN Lions körüklüler ile değiştiriyor, tabii ki ilk zamanlar yaşanan küçük bir sorun haricinde herkes memnun bunu daha sonra anlatacağım, ama buradaki bir ÖHO firması solo otobüs filosuna az miktarda 2 kapılı model kattı, tamam insanlar bu otobüse biniyor ama kalabalık olduğu zaman binmek istemiyorlar, çünkü arka tarafta motor nedeni ile yükseklik az, ayakta durma imkanı yok, duranda sıkıntı çekiyor. Ya ben kendimi uzun görürdüm buraya geldim komplekse girdim :) 1.80 ile orta boylu kaldım heriflerin arasında, nasıl binsinler? Bu işletmecinin kötü bir tercihiydi bana göre, ama zaten çok yoğun hatlarda çalıştırmayarak belki de sorunu hafifletmiştir, çünkü halen çalışıyorlar.

Yani benim gördüğüm farklar ve olası nedenleri bunlardı, elimde MAN fotoları var alçak taban, yükleyeceğim bir ara ya da bir başdurakta şoförü kafalayıp bir MAN Lions u iyice çekerim, bence güzel araç ha İstanbul' da gider mi? Çok zor.

Kullanıcı avatarı
alabay
Evliya Çelebi
Mesajlar: 5557
Kayıt: 21 Eyl Cum, 2007 12:12

Mesaj gönderen alabay » 17 Eyl Cum, 2010 11:09

Esat'ın anlattıklarına bir değineyim, sonra başka bir noktaya geleyim.

Kapı işinde elbet aracın fonksyonu rol oynar. Ama şimdi şöyle, İngiltere'de çoğu otobüslerin sadece tek (!) kapısı var. Yine de problemsiz iniş/biniş oluyor. Oradaki sıra medeniyeti de ama korkunç. Berlin'de bugünün çiftkatlıları (üç dingilli olanlar) üç kapılı, ama düşünülmüş bir şekilde: ön kapı biniş kapısı, orta kapı alt kat iniş kapısı, arka kapı üst kat iniş kapısı, yukarı bir çıkış bir de iniş merdiveni olur. Çok eskiden tek bir merdiven vardı, aracın ortasındaydı. Sonra iki merdiven oldu, biri başta, biri ortada. Tabiîki Berlin'de çok otobüs işlerdi ve işler, o yüzden bir duraktan hep bir kaç dakikada araç geçer, bu bir. İkincisi, araçlar çok zekî bir şekilde hat üzerinde çalışır, anlatamadığım bilhassa bu. Hepsi bir noktadan başka bir noktaya yüklenmez. Bir semtin herhangi bir arasokağında başlar, başka bir semtin herhangi bir arasokağında biter. Önemli olan, nereden geçip, ne şekilde aktarma imkânı verdiği ve nereden geçtiği. Berlin'in 600 otobüs hattına ihtiyacı yok, ve yine de, çok daha fazla sokaklardan otobüsler geçer, etrafı ile nüfusu ~6 milyon cıvarı.

Tabelâ konusu ... evet, korkunç bir şey! Bunu da anlatamazsın, yani, diktatörlük şehvetim bundan kaynaklanıyor. Önden başlayalım. Bir otobüsün en önemli göstergeleri nedir? Önde nereye gittiğini yazması, hangi hat olması. Yanda nereye gittiği ve hangi hat olması. Arkada en azından hangi hat olması, karşı yan tarafında da en az nereye gittiğini yazması. Berlin'de artık bazı araçlarda arkada bile nereye gittiğini yazıyorlar, nedeni de basit, aktarmada çoğu kez insan bir araçtan inip, başka bir araca arkasından yanaşır. geçtiği yerleri göstermek artık yan tarafta yürüyen dijital bant yazılarıyla da çok kolay.

İç tasarım. Şehiriçi mi, "banliyö" mü (öyle diyelim) işte burada ayarlanır. Berlin'in etrafı meselâ çok köyümsü, yani Berlin kent, etrafında da kentler var, va bunların arasında orman, tarla ve köyler. Eskiden doğuda İkarus'lar işlerdi. Ama Berlin İkarus'u batıdaki otobüslerden az konforlu değıllerdi! Elbet şehiriçi araçlar bizdeki gibiydi, ama oturme yerleri daha boldu. Dış hatlarda ise meselâ sadece iki (!) veya üç kapılı ve tümü çift oturma yerli İkarus körüklüler işlerdi. Çünkü yolculuk çok uzun, duraklar seyrek. Bizde oturma ve taşıma medeniyeti yok.

Ama ... şimdi gelelim başka bir şeye, ve işte asıl içerlediğim de bu: Bizde teknik kafa da yok! Bu otobüslerde en çok göze çarpan ne? Yani standart modellerde? Almanya'da ve tüm dünyada (Amerika'da bile bu standart modeller işlerdi ve hâlen işliyor)? Ön camların şekli. Şimdi tam bilmiyorum, bombeli mi derler, ama camlar üstte düz değıl, hafif yuvarlak. Ne bu? Alman lükküs süsü mü? Değil. Çok detaylı bir şekilde araştırılmış bir şey ... şoförün camdan içten refleksyonsuz bir şekilde dışa bakabilmesi için yapılmış bir icat! Bizde? Sigara kutusu gibi evelere otobüs ve de cam.

Başka bir şey daha var, onu da hafif bir sokayım şuraya: Anons sistemi ... 19bilmemkaçtan beri mikrofonla yapılan bir şeydi. Altmışlar, yetmişler, seksenler mikrofonla işlerdi, bütün Almanya ve Avrupa'da, sonradan otomatik ses sistemleri geldi. Hep ve her yerde anlatırım, seksenlerin içinde Alanya'ya iki tane Alman standart otobüs gelmişti (herhâlde MAN). Biri Alanya-Yeşilköy hattında işlerdi, ötekisini bilmiyorum, belki Mahmutlar idi. Kale'ye midibüs çıkardı sadece. Otobüslerde elbet eski mikrofon ve anons sistemi de vardı. Şoföre bir gün sordum, neden durak isimleri söylemiyorsunuz ... adam cidden, yahu, otobüs kullanıyorum, bir de durak mı söylicem, diye yanıt verdi. Hay maşaallah. İşte Alman şoförü neden daha becerikli, Türk neden tarafımdan hep "beceriksiz" diye görülmesinin sebebi ... rahatız. Oh ne rahat. Len, direksyonu tutuyorum, bir de sapma ışığın kolunu mu oynatacam? Aha.

Evet, konu sapmadı galiba, ama şu standardizasyon ve etrafı biraz aydınlandı belki.

[Aynen bununla ilgili dırdırlıyorum ... tramvay hatlarının numaraları kaç (her yerde), neden tek sistem yapılmaz (her yerde), neden tabelâlar masal anlatır, neden hat sistemleri eksik ...

Fazla siyasete girmeyelim, ama aramızda bile böyle "Törkiye Atatürk'ün mirasını reddetti" diye cıvıklayan tipler var. Arkadaşlar, böyle mantar salatasıyla olmaz. Referandummuş, demokrasiymiş, bilmemneymiş ... anlaşılmayan bir şey var: Kafa yapısı! Sistem ne sistem olursa olsun, insanlar kafa yapısında değişikliğe ugramazsa, hiçbir şey değişmez. Ha 1930, ha 1980, ha 2030 ... herşey, değişik göstergeler ile aynı kalır. Hep diyoruz, eğitim. En üst seviyede eğitim gerek, ama eğitecek kişilerinden eğitilmiş olması gerek. İstanbul'daki otobüs duraklarıni görünce sadece benim değil, en az % 70'in rahatsız olması gerek. Boşvercilik olmamalı. Konserve kutusu ile otobüs arasındaki farkı anlamak için, medeniyet dediğimiz şey gerek, bu da oturmuş bir değer olmalı, kafaya şapka gibi geçirilmiş bir şey değil. Komşu ülke Bulgaristan'a bakın. Aman ne feci bir yerdi. Ama? Toplu taşıma ve genel taşım sistemi vardı ve var. Bizde sistem yok bu konularda. Kökenimiz aynı, onlar bizden bile daha eski bir Türk kavimi. İlk Türk başkenti Bolgar idi, Ortaasya'da ...

Konuyu saptırmadık, bu bir antreparantezdi, dur bir dakika, parantezleri de koyayım ...
]

Kullanıcı avatarı
58olgu90
Abonman
Mesajlar: 25
Kayıt: 18 Tem Cmt, 2009 19:54

MAN seriler

Mesaj gönderen 58olgu90 » 17 Eyl Cum, 2010 18:54

ama yolcu otobüsleri MAN'den aliniyor, ama Belediye otobüsü degil. hirvatistan zagreb kentinden bizden daha fakir ama MAN lions cityleri var. Bizim Basimiz kel mi? O Araclar cok güzel. ikaruslar cok cirkin. yada almanya'dan ikinci el otobüs alsinlar. tüm sehirler belediye otobüslerini satiyorlar.

Kullanıcı avatarı
58olgu90
Abonman
Mesajlar: 25
Kayıt: 18 Tem Cmt, 2009 19:54

otobüs

Mesaj gönderen 58olgu90 » 17 Eyl Cum, 2010 19:00

ama Serisi ayni

"MAN SL 200"

görünüsü baska.

Kullanıcı avatarı
alabay
Evliya Çelebi
Mesajlar: 5557
Kayıt: 21 Eyl Cum, 2007 12:12

Mesaj gönderen alabay » 17 Eyl Cum, 2010 20:26

Hırvatistan, Zagreb ... bütün bunlar bizden fakir değiller, biz kendimizi bununla biraz uyutuyoruz. İlâveten orada bile, eski dogu bloku olduğu hâlde, Avrupa kafası var. ben Prag'taki eski İkarus'ları çok iyi hatırlıyorum, eski Doğualmanya İkarus'ları da. Mukaise? Aman sakın! Hakikaten Türkiye'den çok daha yoksul oldukları sosyalist zamanlarında bile hepsi çok daha bakımlıydı. Fark nedenini bilmiyorum.

Kullanıcı avatarı
Esat
Pir-i Seyyâh
Mesajlar: 18070
Kayıt: 17 Eyl Pzt, 2007 13:37

Mesaj gönderen Esat » 17 Eyl Cum, 2010 21:01

Hırvatistan kesinlikle zengin bir ülke, bu zenginliğin nedenleri tartışılır Başar efendiyi hoplatmayayım şimdi ama zengin en azından bölgedeki savaştan siyaseten karlı çıkan Slovenya, madden zengin çıkan Hırvatistandır, dolayısı ile onların o araçları rahatça alabilmesi normal.

Ben son iki yıldır sürünme modunda olduğum için doğru düzgün bölgeyi gezemedim, ama sanırım bu yeni tip Lions ların hepsi alçak tabanlı, ama öyle bizim 25 cm lik kaldırımlar için değil :) şöyle insani yükseklikteki 15-18 cm lik kaldırımlara ve duraklara göre yapılmışlar dersek yalan olmaz, bir gün gerçekten ölçeceğim kaldırımın yüksekliğini çünkü bazı noktalarda araçtan daha alçak kalıyor ve şoförler araçları yatırarak yolcuyu alıyor. Acaba bahsettiğiniz şehirlerde de bu kaldırım yüksekliği varmı? Mesela abartayım biraz, İstanbul' da pek çok durakta o otobüs kaldırımdan alçak kalır :) Bu arada Viyana' daki Lions lar GL serisi sanırım, toplam 4 kapılı 17 ya da 18 metre boya sahipler, aracın içinde normalde 3 tane sığan ama standartta 2 bebek arabası bir tekerlekli sandalye alanı ve henüz saymadığım kadar da oturma alanı var. Ben bunların genişlik ölçülerini de bir karşılaştırmak istiyorum sanki bana eski MAN lardan ya da diğer eski tip araçlardan geniş gibi de geliyorlar.

Kullanıcı avatarı
Esat
Pir-i Seyyâh
Mesajlar: 18070
Kayıt: 17 Eyl Pzt, 2007 13:37

Mesaj gönderen Esat » 17 Eyl Cum, 2010 21:42

Kendi çektiğim resimleri bulmam mümkün olmadı, sildim herhalde gerek görmeyip :( Bunlar netten bulduğum bir kaç Lion's GL, sanırım Viyana' daki yeni modeller GL değil de GXL diye adlandırılıyor, onunla ilgili bir iki sonuç çıktı tartışma sitelerinde.

Durağın araçtan alçak kalması hadisesi, gerçi bu durakta abartı alçak olanlardan :)
Resim

Eski tip
Resim

Yeni tip
Resim
Fotolar üstünde ismi yazan arkadaşa aittir, orjinalleri büyük olduğu için siteye yüklemek durumunda kaldım.

Kullanıcı avatarı
alabay
Evliya Çelebi
Mesajlar: 5557
Kayıt: 21 Eyl Cum, 2007 12:12

Mesaj gönderen alabay » 17 Eyl Cum, 2010 23:09

İşte medeniyet budur, bak, ne güzel Krieau Metro İstasyonu diyor (ne biçim bir dil bu yahu ...), aslinda sadece Krieau Ⓤ diye yazıyor, ama ALmanca bilen herkes, bunun ne olduğunu biliyor. Bizde, her nedense, şöööle güzel bir Esenler Ⓜ yazamıyor. Yok canım, neden yazsın zaten, gâvur işihhh.

[Esat, unutma ki, ben Yugoslavya'yı da gerekenden çok fazla iyi tanıyordum. Orada sadece Makedonya ciddî şekilde zor bir yerdi, Kosova bile yoksul değıldi pek. Karadağ'ı iyi hatırlamıyorum, orası hafif çöküktü, ama Bosna olsun, hele hele Hırvatistan ... ohoo ... Sırbistan'ın sınır bölgeleri az biraz çökmüş gibiydi, ama oraları da artık çok doğuydu. Elbet Slovenya bambaşkaydı, ama orası zaten dil ve kültür açısından geri kalanıyla pek alâkadar da değildi. Bence aslında Bosna bile bir hata. İlle de deli gibi ülkeler peçvörkü yapacaklardı ise, orasını temizce üçe bölmek gerekirdi ... bu şekli "Küçük Yugoslavya" ve işlemiyor. Yugoslavya konusu bence çok üzücü bir şey ... ben o ülkeyi severdim. Sadece transit geçmedik, Adriya'da babamla daldım da, gezmediğimiz pek yer yoktu oralarda. Makedonya'da sokakta herkes Türkçe konuşabiliyordu, Yunanistan'ın kuzeyi de aynıydı. Ve - şansım varmış - kimse bana lâf atmadı. İki üç kelimem slav diliyle zaten herkesi güldürüyordum, ya ekmek-su, ya hleb-voda idi, o kadar kolaydır hayat.]

Cevapla

“Toplu Taşıma Araçları” sayfasına dön