Kaç senesinden olduğunu ne yazık ki çıkaramadım, ama içindeki ekranlarda filmcikler gösteriliyordu, onlar da, çok kaba olarak 1910 ile 1940 arası bir devri gösterire benziyorlardı. Aracın metro olduğunu hemen anlamamıştım, içine girdiğimde (bu sefer mümkündü bu), ilk söylediğim "aa, bak bu İstanbul Tünel aracı gibi". Ve evet, aynen öyle. Dikkatlı bakıldığında, göze çarpar paraleller beliriyor.

Genellikle böyle durumlarda flâşsız, sanal yüksek ISO ile çekim yaparım, ama bu durumda, aracın içine biraz sun'î ışık serptim.

Bu resimdeki durum ise, olay yerindeki hakiki durum, etraf karanlık tutulmuş hâlde, tavandaki ampuller arada sırada açılıyor ve kapanıyor (dim), ekrandaki filmler ve ses olmasa, insan bir zaman makinesine oturmuş gibi hissederdi kendini, hele hele o koku! Orjinal metro kokusu, vagonda mı kaldı, teknikle mi taklit ettiler, bilmiyorum, ama eski bir büyükşehirli olarak, kendimi yeraltında hissettim.
Asılı Romanya reklâmları orjinale benziyor. Araç son kaç senesinde işledi, onu bilemeyeceğim, ama unutmamalı ki, çok eski olsa da, onlarca sene işlemiş olabilir.

Bu ise sürücü mahalli. Öndeki camda, tünelden gider ve istasyonlara girer bir film makaralanıyordu, ben, çok karanlık mahalli aydınlatmak için, flâş kullandım - içini hiç görmedim, resimlerde ilk kez gördüm, ve şaştım da. Ne kadar soğuk bir yer, vay vay vay ... O "oturak" aracın sağ tarafında (içten bakarsak).

Burası mahallin, kapıdan sola doğru bakıldığında görünen yan duvarı.

Bu yine oturak (koltuk dieyeyeceğiz, bunlar oturularak mı, durarak mı kullanıldı, anlayamadım) tarafındaki sağ köşe. Perona kapı görünüyor. Ben yine de, kullanış istikameti hakkında biraz bocaladım, bana göre kapının aslında karşı tarafta olması gerekirdi, ama bir özelliği olacak, belki Parisli arkadaşımız şunu bize anlatabilir.

Flâşlı bir kapı tüm resmi. Süsler harika! Kilit sistemi neredeyse antika. Araç ikinci sınıf (II). Tavanın kaynakları ilginç bir kaset sistemiyle yapılmış.

Kapı üstündeki hat plânından detaylar, bu da flâşlı (bunu yazıyorum ki, orjinal görüntünün başka olduğunu bilesiniz, biraz aşağıda, koyu, kahverengi/portakalımsı hava asıl durum). 9 numaralı hat, Pont de Sèvres'den kalkıyor, yani Sèvres Köprüsü'nden. Sonra detayı var.

Plânın karşı ucu, Mairie de Montreuil'e gidiyor, yani Montreuil belediye binasına.

Flâşlı kapı detayı (flâşsız tüm bu renklerin hiç farkına varılmıyor!), el kabzaları bağlı, kimse açmasın diye, az üstte ise asıl kilit sistemi.

Flâşsız plân detayları. Pont de Sèvres'de bir istasyon/gar olduğunu görüyoruz (S.N.C.F., bizim TCDD gibi). Nota ile hat notları yazıyor, tam anlamadım, ama ilk istasyonlarda tüm trenler durmuyor mu, ona benzer bir şey. Aktarma noktaları ve hatları kızıl.

Bu da dıştan flâşsız bir çekim. Görüyoruz ki, bir şey görmüyoruz. Bu çok ilginç, çünkü a) eski tünel sistem karanlığına uygun herhâlde, b) o yüzden o araç ne öyle, hemen baştan farkına varılmıyor.

Utanmadan bir de flâşı açtım, etrafı berbat ettim ... ve görüyoruz ki, beklenmemiş bir açık yeşil renk. Ne etki yani.
Hem Paris metro tarihine bir göz atmış olduk, hem kendi Tünel aracımızın akrabasınla tanıştık. Ne yazık ki, o durmda tekerleklere bakmak imkânsızdı. Paris metrosunda bazı (?) hatlar dolulâstik tekerlekle işler, bizim Tünel de öyle, Paris'in bir özelliği.
B. Alabay