yyn-TS.20 » Ulaşımcı gözüyle ekonomik krizin geliş

Kilitli
Kullanıcı avatarı
M.Ali Sade
Aylık Paso
Mesajlar: 56
Kayıt: 27 Eyl Prş, 2007 23:37

yyn-TS.20 » Ulaşımcı gözüyle ekonom

Mesaj gönderen M.Ali Sade » 22 Eki Çrş, 2008 09:58

Aşağıdaki makalemi dün bir başka siteye göndermiştim.Sitemiz de de bulunsun istedim.

Kısaca açıklayacak olursam ; ulaşım araçları ekonominin en kuvvetli çarklarından biridir.Bu araçların gelişimleri de ekonomik göstergelerdendir.O yüzden yaşanan Amerika kaynaklı küresel ekonomik krize dair gelişmeleri aşağıda bir de motorlu vasıtalar açısından değerlendirdim.Umarım beğenirsiniz.
Bu günlerde günün konusu ekonomik kriz.Hangi TV kanalını açsak,hangi gazeteye göz atsak kriz de kriz.Amerika’da baş göstererek Dünya’yı tehdit eden ekonomik krizin sonuçları yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.Başka nelere sebep olacağını ilerleyen günlerde çok daha net olarak göreceğiz.Ama İnşallah ülkemizin yeni yeni toparlanmaya çalışan ekonomisini yeniden eski haline getirmez.

Aşağıda bu krizi biraz da ulaşım vasıtalarının üretim ve gelişimleri yönünden inceleyeceğiz.Bunları inceleyebilmek için de biraz gerilere,1930,40 lı yıllara yani II.Dünya Savaşı yıllarına dönelim.

Kırk yaşını geçenler net olarak hatırlayacaklardır;bizim çocukluğumuzda ve de gençliğimizde şimdiki gibi televizyona bağımlı değildik.Televizyon yayınları tek kanal olarak 1968 yılında başlamasına rağmen ekonomik zorluklar nedeniyle her eve girememişti. Ayrıca ilk programların pek de cazip oldukları söylenemezdi.Oysa ki sinemalar en büyük eğlenceydi.Bir hafta boyunca oynatılan yerli-yabancı filmlerde sonraki haftalarda gösterilecek filmlerin de reklamı yapılarak seyirci adeta haraca bağlanırdı.

Sinemada en çok sevilen filmler de II.Dünya Savaşı’nda Amerikalı ve İngiliz’lerin kahramanlıklarının anlatıldığı harp filmleriydi.Bu filmlerde genel konu Alman ve Japon’ların yaptıkları vahşet ve saldırganlık; ve buna karşılık Amerikan ve İngiliz askerlerinin kahramanca bunları yenmesiydi.

Alman Stuka ve Messerschmitt uçakları ile Japonların Mitsubishi’leri onların uçaklarının karşısında bile duramazken dandik Spitfire uçakları bu uçakları mahvederdi.İngilizler ve Amerikalılar Alman Tiger tanklarını her halukarda durdurup yok ederken kendilerinin MK ve M4 modeli benzinli teneke tanklarını da o yılların teknoloji harikası olarak gösterirlerdi.

Oysa ki 1940 yılında Fransızlar Alman sınırına yaptıkları meşhur Maginot hattını geçilmez olarak değerlendirdiklerinden dolayı sınırın öbür tarafında şaraplarını içmeyi sürdürürken aniden Alman birliklerini ve tanklarını Paris’te görünce oldukça şaşırmışlardı.Almanlar o yıllara göre gelişmiş uçakları ve dizel motorlu uzun menzilli tanklarıyla üç kıtada ve dünyanın dört bir tarafında cirit atıyorlardı.Japon uçakları Amerikalılara ezilmek şöyle dursun onlara göz açtırmıyordu.Efsanevi Kamikaze’ler en son çare olarak Amerikan gemilerinin bacalarından içeri giriyordu. İngilizler Almanların V1 ve V2 füzelerinden korunabilmek için Londra’nın üzerine çelik ağ örmeyi bile düşünür olmuşlardı.

Ancak 1944 yılında yapılan yüz binlerce insanın ,silahın , malzemenin ve sermayenin atıldığı bir yaz boyu süren Normandiya Çıkarması ve 1945 yılında Japonya’ya atılan atom bombası savaşın gidişatını değiştirmişti.Yani savaşın başladığı 1939 yılından itibaren beş yıl boyunca kelimenin tam anlamıyla rezil-rüsva olan bu devletler sadece bir bir buçuk yıllık bu üstünlüklerini başta bahsettiğim bu filmlere yansıtmıştı.Kendi yaptıkları atom bombası ve benzeri katliamlarından ise filmlerinde genellikle bahsetmezlerdi.

Neticesinde Faşist Almanlar ve müttefikleri bu ilerlemelerini kaba kuvvet sahibi Emperyalist güçler karşısında daha fazla sürdüremediklerinden yenildiler.Bunun sonucunda da başta Amerika olmak üzere, İngiltere ve Fransa o zamana kadar sömürgelerinden elde ettikleri haksız kazançlarından çok daha fazla olmak üzere akıllarına bile gelmeyen ganimetlere kondular.

Amerika malzeme ve para olarak elde ettiği savaş ganimetlerine bir de bilim adamlarını ekleyince 25-30 yıl sürecek bir altın çağın da kapılarını aralamış oldu.İşte savaş sayesinde canlanan Amerikan ekonomisi , elde edilen bu ganimetler ve beleş transfer edilen bilim adamlarının akıllıca değerlendirilmesi sonucunda süper güç Amerika’yı da ortaya çıkardı.

1950 li yılların ortalarından itibaren yani savaşın bitimini takip eden onuncu yıldan sonra ise bu ganimetlerle canlanan ekonomi semerelerini iyice vermeye başladı.Refah seviyesi yükseldi.Yaşam standartları zirvelere vurdu.Amerikan rüyası başlamıştı.

Yeni transfer ettikleri teknolojiler ve bilim adamları coşmuştu.Almanya'dan getirilen V1 ve V2 roketlerinin mucidi Von Braun’un gayretleriyle uzaya bile adım atar oldular.Amerikan sanayi ürünü otomobiller, otobüsler, kamyonlar ve iş makinaları bu pazarı komple ele geçirerek bütün dünyadaki insanların hayatına girdi.Yapılan reklam ve propagandalar sonucu Amerikan malı motorlu vasıtaların haricindekiler cılız,ömürsüz ve basit olarak nitelendirildi.

Tüketimin pompalanarak daha çok mal satışı için Amerikan yaşam tarzı bütün ülkelere enjekte edildi.Amerikan sermayesi bütün ülkelere az veya çok girerek bu ülkelerin ekonomilerinde ve iç işlerinde dahi Amerika’nın söz sahibi olmasına neden oldu. Motorlu araçlar ve elektronik malzemelerin yanında fast food gibi,kolalı içecekler gibi, moda gibi pek çok mikrobun Amerika’ya pazar olan toplumlara bulaştırılması da ayrı bir konuydu.

Harp sonrasında harpte müttefik gözükseler de Sovyetler Birliği (Şimdiki Rusya Federasyonu ve yakın ülkeleri)Avrupa’da gerek dışa kapalı ve güçlü ekonomisiyle ve gerekse gizlenen esrarengiz teknolojisiyle tek rakip olarak tespit edildiğinden soğuk savaşla yıpratılmaya çalışıldı.Neticesinde bu ülkedeki sosyalist rejim yapılan propagandalara ve biraz da kendi iç sorunlarına yenik düşerek 90 lı yıllarda yıkıldı ve bu iki süper güçten birinin gittiği ve Amerika'nın her konuda lider ülke olduğu şeklinde dünyaya lanse edildi.

Ancak tabii ki bu ganimetlerin bir sonu gelecek ve dengeler yeniden yerlerini bulacaktı. Amerikan otomobil ve motorlu araç sanayi 1965 yılından sonra duraklama devrine girmişti. Bu sektör 1970 li yıllarda Chevrolet Vega ,Ford Pinto,Pontiac Astre gibi taklit ve rezil modellerle büyük otomobillerden vazgeçerek Avrupa’daki evvelce beğenmediği rakipleri gibi küçük otomobiller imal etmeye başlayacak,ağır vasıtalarda Alman lisansıyla da olsa dizel motoruna geçiş yapacak ve 1970lerde başlayan Avrupa’daki gelişmelere ayak uyduramayarak yavaş yavaş piyasadan silinecekti.İngiliz ve Fransız’ların ellerindeki sömürgeler dolayısıyla imkanları aslında biraz daha iyiydi.Ancak ganimetler yavaş yavaş bitiyordu.

İşte 70 li yıllarda Vietnam,daha sonraları Falkland adaları,Afganistan,Lübnan,Balkanlar ve Irak gibi yerlerde sun’i karışıklıklar çıkarıp buralardan ganimet umma çabaları da maalesef artık sonlanıyordu.Savaşlar dahil bu emperyalist ülkelerin ekonomilerine katkı sağlayamıyordu.Çünkü A.B.D. halen dahi petrol uğruna girdiği Irak’ta para ve prestij kaybetmeye devam ediyor.

Biraz da ülkemizin durumunu gözden geçirelim.Harp sonrası Marshall yardımlarıyla daha çok tekerlekli araç satılsın diye demiryolları bir kenara itilip karayollarına ağırlık verilmedi mi?II.Dünya Savaşını görmüş pek çok kullanılmış ve eski askeri malzeme daha sonradan yedek parçaları kakalanmak suretiyle çok daha pahalıya gelecek ve haraca bağlayacak şekilde askeri yardım programı adı altında ordumuza hibe edilmedi mi?Ordumuzun elindeki piyade tüfeğine kadar Amerikan M1 piyade tüfeği olmadı mı?Ford , Chrysler, İnternational , BMC , Bedford , Leyland gibi Amerikan,Amerikan sermayeli İngiliz ve İngiliz arabaları tıpkı şimdi büyük markaların ucuz işçilikten dolayı montajı Çin’de yaptırmaları gibi 1960 lı yıllarda kurulan montaj fabrikalarında cayır cayır ucuza montelenip Türkiye’ye satıldığı gibi yakın ülkelere de satılmadı mı?Hatta bu firmalardan cesaret bularak ve bu konudaki açlığı keşfederek gelen Fransız,Alman ve İtalyan üreticileri halen dahi ülkemizde ucuz üretip dışarılara satmıyorlar mı?

Bu güne dönüyoruz.Eski efsanelere bir bakın,hepsi tarih oldu.Koskoca General Motors çırpınış içerisinde.Bunlar ki 1955-56 model Chevrolet’i üretmişler, acaba şimdi hiç beğenmedikleri Kore’lilerin yaptığı Daewoo otomobiline Chevrolet amblemini takıp satmaktan utanmıyorlar mI?Opel olmasa satabilecekleri bir otomobil kalmadı.Onda bile bir kısmına ortak oldukları Fiat’ın motorlarını kullanır oldular. Ford’un Amerika’da geliştirilmiş bir modelinin bayilerde satıldığını gördünüz mü?Bir zamanlar efsane otomobiller olan Dodge,Plymouth,DeSoto gibi otomobillerin üreticisi Chrysler bile Alman’ların eline geçmedi mi? BMC (British Motor Company) yıllarca Austin’leri,Morris’leri bütün dünyaya ittirirken bu firmanın içerisinde 1 İngiliz şilini dahi kalmaması ilginç değil mi?Bir zamanların GM markası Bedford ile büyük kamyon ve otobüs Leyland’ın kaybolup gitmesi de acayip değil mi?Alman BMW’nin İngiltere’de Mini Cooper üretip satacağı,şişirilmiş balon Land-Rover’in bile eski İngiliz sömürgesi Hintli Tata’ya satılacağı kimin aklına gelebilirdi.Amerikalıların birinci körfez savaşında efsane olarak lanse ettikleri ve şimdilerde satacak enayi aradıkları Hummer’in talipleri arasında bir de Türk firmasının bulunması da ilginç değil mi?

İşte yazdığım bütün bu belirtiler II.Dünya Savaşı ganimetçilerinin ganimetleri yedikten sonra üstüne kendilerinden bir şeyler katamadıklarının kesin kanıtları.Bütün etrafa saldırışlar,yerli yersiz çıkışlar,bütün Dünya’ya yapılan haksızlıklar bunlara bir şeyler katabilmek,Amerikan rüyasını tekrar görebilmek için.Oysa ki hepimiz biliyoruz ki gördüğümüz bir rüyayı tekrar görebilmek mümkün değil.Başka rüyalara bakmamız gerekiyor.

İnşalah bizler bu krizi en az zararla atlatabiliriz.İşimiz her şeye rağmen zor görünüyor.

Herkese selamlar...

Kilitli

“Makaleler” sayfasına dön