gnl-S.43 » Ulaşım Dışı Sohbet Muhabbet
-
- Kadrolu Personel
- Mesajlar: 1434
- Kayıt: 29 Oca Sal, 2008 15:44
İtiraf ediyorum ben de Golf hayranıyım ama ne yazık ki hayat şartları insanları farklı noktalara sürüklüyor. İdolüm olan arabayı Polo olarak revize ettim, Allah nasip ederse 1-2 yıl içinde de sahibi olacağım.
Polo küçük bir araba ama bekarsan zaten ideal, yeni evli çiftsen ve çok uzun yolculuklar yamayacaksan yine ideal. Evli ve tek çocuklu isen azıcık sıkıntılı da olsa kullanılabilir. Tek sorun bebek koltuğu falan, oda idare edilir, zaten idare edene kadar çocuk büyür o arada arabada eskir daha büyüğü alınır. Onada 2022 İstanbul Autoshow'da bakarız Allah ömür verirse...
Polo küçük bir araba ama bekarsan zaten ideal, yeni evli çiftsen ve çok uzun yolculuklar yamayacaksan yine ideal. Evli ve tek çocuklu isen azıcık sıkıntılı da olsa kullanılabilir. Tek sorun bebek koltuğu falan, oda idare edilir, zaten idare edene kadar çocuk büyür o arada arabada eskir daha büyüğü alınır. Onada 2022 İstanbul Autoshow'da bakarız Allah ömür verirse...
- alabay
- Evliya Çelebi
- Mesajlar: 5559
- Kayıt: 21 Eyl Cum, 2007 12:12
Esat Avusturya'da, Almanya yine değişik (ama hangisi daha pahallı bilmiyorum, bence Almanya). Yani, bizim burada da benzin hortaldı, dizel ~1,20 cıvarı, sen ona 2,50 TL de, ama oradaki hortlak fiyatları anlayamıyorum. Durum öyleyken, nasıl oluyor da sokaklarda bu kadar araç boş geziyor?
Yani o kadar mı zengin herkes? Hasta bir şey. Ama siyaset bu konularda çok ilginç. Burada benzin pahallı (orası daha da pahallı). De ki, alt/orta dereceli (applied sciences tipi) akademisyen birisinin ~1400 net var. Aynı akademisyen İsviçre'de 2500 ile 3500 kazanıyor (!), orada kiralar ve yiyecekler aydan inmiş gibi, ama hem benzin bayağı ucuz, hem toplu taşım, hediyelik. Orada bilet alıyorsun, 1,30 CHF ödüyorsun, yani 1,- , öyle bir bilet burada 3,50 , deli gibi. Fransa da bu konularda çok daha ucuz, ama İsviçre gibi zenginler ülkesi değil. Yani, bunun sitemini tam anlamış değilim.
Yani o kadar mı zengin herkes? Hasta bir şey. Ama siyaset bu konularda çok ilginç. Burada benzin pahallı (orası daha da pahallı). De ki, alt/orta dereceli (applied sciences tipi) akademisyen birisinin ~1400 net var. Aynı akademisyen İsviçre'de 2500 ile 3500 kazanıyor (!), orada kiralar ve yiyecekler aydan inmiş gibi, ama hem benzin bayağı ucuz, hem toplu taşım, hediyelik. Orada bilet alıyorsun, 1,30 CHF ödüyorsun, yani 1,- , öyle bir bilet burada 3,50 , deli gibi. Fransa da bu konularda çok daha ucuz, ama İsviçre gibi zenginler ülkesi değil. Yani, bunun sitemini tam anlamış değilim.
- alabay
- Evliya Çelebi
- Mesajlar: 5559
- Kayıt: 21 Eyl Cum, 2007 12:12
Esat, Almanya'da şu "Abwrackprämie" durumu vardı, Avusturya onu demiştir. O "konjünkür"ü işletmek için, arabasını atana 2000,- hediye proğramıydı. Manyaklar! Bence hataydı, yani ekolojik açıdan hiçbir işe yaramadı, sırf araba satmak için enayilik yapıldı, neyse.
Passat'a gerek yok, Golf variant (bizimki) tamamen yeter. Bir arkadaşım geçen hafta bir Opel Astra (galiba) aldı, o da uzay gemisi maşaallah, bizimkisinden 20 cm daha da uzun. Da, bunları şehirde geri geri park yerine sokmaktan hamfendiler çoh nefret ediy
Passat elbet çok hoş bir şey. İlle de aile arabası istersen, aslında VW Sharan da fena değil. Ama önemli olan da yakıt durumu. Bizimkisini bu konuda bayağı seviyorum, bir şey yutmuyor gibi, 4 ile 6 arası falan. İyi yani. Bir arkadaşın eski Golf II'si ile buradan Berlin'e gittim (~1000 km), araba benznden fazla yağ yuttu yahu ... ama bayağı hurdaydı da maşaallah).
Ben üniversitedeyken yanısıra para kazanmak için soft kamyoncuydum, yani yedibuçuk tona kadar, postacı (hehe) ve çamaşır kamyoncusu (Fransa'ya). Hele hele posta kamyon ve kamyonetleriyle insan bayağı sağlam şoför oluyor, ama iyi hatırıyorum, ilk günümde cart diye sağ aynayı sökmüştüm
Passat'a gerek yok, Golf variant (bizimki) tamamen yeter. Bir arkadaşım geçen hafta bir Opel Astra (galiba) aldı, o da uzay gemisi maşaallah, bizimkisinden 20 cm daha da uzun. Da, bunları şehirde geri geri park yerine sokmaktan hamfendiler çoh nefret ediy
Passat elbet çok hoş bir şey. İlle de aile arabası istersen, aslında VW Sharan da fena değil. Ama önemli olan da yakıt durumu. Bizimkisini bu konuda bayağı seviyorum, bir şey yutmuyor gibi, 4 ile 6 arası falan. İyi yani. Bir arkadaşın eski Golf II'si ile buradan Berlin'e gittim (~1000 km), araba benznden fazla yağ yuttu yahu ... ama bayağı hurdaydı da maşaallah).
Ben üniversitedeyken yanısıra para kazanmak için soft kamyoncuydum, yani yedibuçuk tona kadar, postacı (hehe) ve çamaşır kamyoncusu (Fransa'ya). Hele hele posta kamyon ve kamyonetleriyle insan bayağı sağlam şoför oluyor, ama iyi hatırıyorum, ilk günümde cart diye sağ aynayı sökmüştüm
- Esat
- Pir-i Seyyâh
- Mesajlar: 18081
- Kayıt: 17 Eyl Pzt, 2007 13:37
Burada yani Viyana da aslında benzin ve dizel yakıt arasında fiyat farkı yok denecek kadar az benzin 1,3 dizel ise 1,15 euro ortalama fiyatlar ile satılıyor, dizel arabaların artısı kilometre başına daha az yakmaları ama ben her zaman onun kullanan yani şoför ile alakalı olduğunu iddia ediyorum, dizelin gaz pedalını doğru düzgün kullanmazsan benzinliden farkı kalmaz bu fiyatlar ile.
Diğer taraftan söylediğine katılıyorum Başar herkes, yok işsizlik yok parasızlık ağlıyor ama 3-5 arttırıp cebine koyan bir araba alıyor. Burada kent içinde araba gerçekten gereksiz aslında. Sadece bazı güzergahlar var araba ile gitmek daha hızlı olabiliyor, ya da acil bir işiniz olduğunda ama arabanıza kalp krizi geçiren birini koyup koşa koşa hastaneye gidemiyorsunuz maalesef, işte iki kentin farkı İstanbul' da arabana at götür vakit kazanırsın, burada arabana at götür, hastayı bıraktıktan sonra sende karakola ya da durumuna göre hapse doğru gidersin.
Hatta dün bir dergide yabancı gençlerin araba tutkusu ile ilgili bir yazı vardı, o da enteresan mevzu, anlatırım bir ara. Hakan başlığı İstanbul Oto Şov diye açtın ama biz yine buralardan anlattık konuyu dağıttık gitti, kusura bakma yav
Diğer taraftan söylediğine katılıyorum Başar herkes, yok işsizlik yok parasızlık ağlıyor ama 3-5 arttırıp cebine koyan bir araba alıyor. Burada kent içinde araba gerçekten gereksiz aslında. Sadece bazı güzergahlar var araba ile gitmek daha hızlı olabiliyor, ya da acil bir işiniz olduğunda ama arabanıza kalp krizi geçiren birini koyup koşa koşa hastaneye gidemiyorsunuz maalesef, işte iki kentin farkı İstanbul' da arabana at götür vakit kazanırsın, burada arabana at götür, hastayı bıraktıktan sonra sende karakola ya da durumuna göre hapse doğru gidersin.
Hatta dün bir dergide yabancı gençlerin araba tutkusu ile ilgili bir yazı vardı, o da enteresan mevzu, anlatırım bir ara. Hakan başlığı İstanbul Oto Şov diye açtın ama biz yine buralardan anlattık konuyu dağıttık gitti, kusura bakma yav
- alabay
- Evliya Çelebi
- Mesajlar: 5559
- Kayıt: 21 Eyl Cum, 2007 12:12
Vay fiyatlarınıza bak yahu Bizim burada dizel en az 1,20 , benzin bugün en az 1,44 . Ama İsviçre'de meselâ dizel bazen benzinden hafif pahallı da olabiliyor. Tamamen ülkelerin vergi sistemlerine bakar, burada dizel yakan arabaların vergileri bomba gibi, ama işte litre fiyatı daha az, ama o da değişecek bir gün. Burada dizeli genelde çok uzun yollarda olanlar kullanır. Bizim arabayı ikinci el almıştık, 2 senede 140000 kilometresi vardı, yeni gibiydi, ama işte uzun yollarda kullanıldı.
Berlin'de cidden arabaya gerek yok, Freiburg ve etrafında bayağı var. Ama duruma da bakar, burada amplifikatör veya alet edevat gezdireceksen, gerekiyor. Ama meselâ etraftan Freiburg'a arabayla 30-45 dakika süren yol, trenler 15-25 dakika, o da bir hakikat. Sadece bizim buradaki RenRay (MarmaRay değil de ...) çok fena sıkıştığı için, bilhassa akşamları yük trenleri 3 dakikada bir geçer, yolcu trenleri (geceye doğru) bir buçuk, iki saate ayrılır (genelde saatte iki tane olur yoksa). O yüzden akşam toplantı falan olduğunda, bazen araba gerekir. ŞImdi ama meselâ Freiburg'ta arabayı nereye koyarsan koy, park parası ödüyorsun, saate 3 ile 5 İşte bu da toplu taşıma itmek Ama bazen sıkışıyorsun, çok zor. Meselâ gelecek haftasonu merkezde bir prova odasına amfi ve bas götürmem gerek, kapıya arabayla yanaşamıyorsun bile, o işte çok zor.
Evet, nerede kalmıştıkkk? Otoşov. Burada artık ciddî bir şekilde yakıtlı araçların geleceğinin bittiği biliniyor. Hâlâ teknoloji biraz sakat, ama çok sıkı bir şekilde elektriğe falan gidiyorlar. Çocukluğumda bile metanol alkolüyle işleyen otobüsler vardı Berlin'de, o da mantıklı, ama devam etmediler. LPG, gaz falan burada, her nedense, çok az. Kolza (Raps), ve mısırdan yapılmış biodizeller var, ama yine de "yakıt" faslı bitti bitiyor.
Bakalım, devamı ne olacak. Yine de burada insanı bayağı otobüs ve trene "itiyorlar", anan değil, her yerin ağlıyor, bilhassa cüzdanın. Öyle kontrol sistemleri (ve de ama ona göre sıkı bir ağlı sistem!) yok bizde. Bak Ankara'nın hâline! BAŞkent Ama İzmir de var. Maşaallah, gece seferleriyle de. Herkes gece seferi "party seferi"dir sanıyor, halbuki sanayi de var, mesai de var. Var ama yok işte.
Yabancı uyruklular ve araba ... aslında daha çok da erkek ve araba diyebilirsin (mankenlerimizi hatırlaaa), bu cinsiyet ve ruhla ilgili bir konu, açmamı istemezsin herhâlde. Ama madde rahim meselâ.
Berlin'de cidden arabaya gerek yok, Freiburg ve etrafında bayağı var. Ama duruma da bakar, burada amplifikatör veya alet edevat gezdireceksen, gerekiyor. Ama meselâ etraftan Freiburg'a arabayla 30-45 dakika süren yol, trenler 15-25 dakika, o da bir hakikat. Sadece bizim buradaki RenRay (MarmaRay değil de ...) çok fena sıkıştığı için, bilhassa akşamları yük trenleri 3 dakikada bir geçer, yolcu trenleri (geceye doğru) bir buçuk, iki saate ayrılır (genelde saatte iki tane olur yoksa). O yüzden akşam toplantı falan olduğunda, bazen araba gerekir. ŞImdi ama meselâ Freiburg'ta arabayı nereye koyarsan koy, park parası ödüyorsun, saate 3 ile 5 İşte bu da toplu taşıma itmek Ama bazen sıkışıyorsun, çok zor. Meselâ gelecek haftasonu merkezde bir prova odasına amfi ve bas götürmem gerek, kapıya arabayla yanaşamıyorsun bile, o işte çok zor.
Evet, nerede kalmıştıkkk? Otoşov. Burada artık ciddî bir şekilde yakıtlı araçların geleceğinin bittiği biliniyor. Hâlâ teknoloji biraz sakat, ama çok sıkı bir şekilde elektriğe falan gidiyorlar. Çocukluğumda bile metanol alkolüyle işleyen otobüsler vardı Berlin'de, o da mantıklı, ama devam etmediler. LPG, gaz falan burada, her nedense, çok az. Kolza (Raps), ve mısırdan yapılmış biodizeller var, ama yine de "yakıt" faslı bitti bitiyor.
Bakalım, devamı ne olacak. Yine de burada insanı bayağı otobüs ve trene "itiyorlar", anan değil, her yerin ağlıyor, bilhassa cüzdanın. Öyle kontrol sistemleri (ve de ama ona göre sıkı bir ağlı sistem!) yok bizde. Bak Ankara'nın hâline! BAŞkent Ama İzmir de var. Maşaallah, gece seferleriyle de. Herkes gece seferi "party seferi"dir sanıyor, halbuki sanayi de var, mesai de var. Var ama yok işte.
Yabancı uyruklular ve araba ... aslında daha çok da erkek ve araba diyebilirsin (mankenlerimizi hatırlaaa), bu cinsiyet ve ruhla ilgili bir konu, açmamı istemezsin herhâlde. Ama madde rahim meselâ.
- alabay
- Evliya Çelebi
- Mesajlar: 5559
- Kayıt: 21 Eyl Cum, 2007 12:12
Merkel ve Sarkozy Freiburg'talar
Evet, ulaşımla fazla alâkası yok, sadece pat diye koca şehrin tramvay hatlarını ortada kestiler, yani her dört yönden araçlar merkezin sınırlarına kadar geliyor ve dönüyorlar. Ama madem Merkel ve Sarkozy bizim burada buluşuyor, bir kaç da resim sunalım, burayı az biraz tanıtalım
http://www.badische-zeitung.de/freiburg ... d=38700351
Freiburg kent sınırları (il mi desek, bilmiyorum tam, çünkü Freiburg kenti bir il, ama etrafı da Breisgau-Hochschwarzwald ili, plâkaları aynı (FR), ama iki ayrı daire) Fransa'ya 3 kilometre Yani yakın diyebiliriz. Zaten burası bayağı kaynaşmış bir kültüre sahip, burası da, orası da, yani karşı taraf (Ren nehri var aramızda) Alzas, oranın yerli dili de bir Alman dili, yani çiftdilli.
Biliyorsunuzdur belki, buraya yakın üç önemli Fransız kenti Strasbourg (Alzasça: Schdroosburi, Almanca: Straßburg), Mulhouse (Alzasça: Milhüsa, Almanca: Mülhausen) ve Colmar (üç dilde de aynı). Bizim Freiburg'un ismini de bir daha söyleyelim: Freiburg (Almanca), Friburg (yerlice) ve Fribourg (Fransızca). Aslında ismin tamamı Freiburg im Breisgau, çünkü biraz ötede bir Freiburg daha var, İsviçre'de, orası da Fransızca-Almanca konuşur, genelde Fribourg denir, tam ismi Freiburg im Üechtland.
http://www.badische-zeitung.de/freiburg ... d=38700351
Freiburg kent sınırları (il mi desek, bilmiyorum tam, çünkü Freiburg kenti bir il, ama etrafı da Breisgau-Hochschwarzwald ili, plâkaları aynı (FR), ama iki ayrı daire) Fransa'ya 3 kilometre Yani yakın diyebiliriz. Zaten burası bayağı kaynaşmış bir kültüre sahip, burası da, orası da, yani karşı taraf (Ren nehri var aramızda) Alzas, oranın yerli dili de bir Alman dili, yani çiftdilli.
Biliyorsunuzdur belki, buraya yakın üç önemli Fransız kenti Strasbourg (Alzasça: Schdroosburi, Almanca: Straßburg), Mulhouse (Alzasça: Milhüsa, Almanca: Mülhausen) ve Colmar (üç dilde de aynı). Bizim Freiburg'un ismini de bir daha söyleyelim: Freiburg (Almanca), Friburg (yerlice) ve Fribourg (Fransızca). Aslında ismin tamamı Freiburg im Breisgau, çünkü biraz ötede bir Freiburg daha var, İsviçre'de, orası da Fransızca-Almanca konuşur, genelde Fribourg denir, tam ismi Freiburg im Üechtland.
- alabay
- Evliya Çelebi
- Mesajlar: 5559
- Kayıt: 21 Eyl Cum, 2007 12:12
Valla Freiburg birden garip bir şekilde önemlileşti, gelecek sene Papaz da geliyor İyi güzel, Freiburg zaten tarihte hep çok önemli bir şehirdi, ama işte dağların arasında, vadiye sıkışmış hâliyle boyutu öyle korkunç değil
Euro'dan çıkmayız, ötekilerini atarız
Zaten şu Euro'ya şükür artık (zaten çoktan kalkmış ve var olmayan) sınırı geçtikten sonra, karşıda da yemeğe aynı parayı ödeyebiliyorsun ee, aynı parayla ödüyorsun, öyle diyelim, aynı parayı? Yok, bence biraz daha fazlasını. Ama oradaki Flammkuchen, Flammekueche, tarte flambé acaip (!) cozel bir şey be çıtır lahmacun gibi
Vay be, yeni resimler de eklemişler, çok hoş. Tarihî ortaçağdan kalma ya, Kaufhaus nedir ki? Bakkal değil, dükkân da değil, kapalıçarşı mı desek? işte o şey de var. En böyük bizim (öteki biz) askerler de pozisyonda, höt bee. Neyse, ben evden çıkmayacağım, trafik felç değil, güm diye kapalı.
Euro'dan çıkmayız, ötekilerini atarız
Zaten şu Euro'ya şükür artık (zaten çoktan kalkmış ve var olmayan) sınırı geçtikten sonra, karşıda da yemeğe aynı parayı ödeyebiliyorsun ee, aynı parayla ödüyorsun, öyle diyelim, aynı parayı? Yok, bence biraz daha fazlasını. Ama oradaki Flammkuchen, Flammekueche, tarte flambé acaip (!) cozel bir şey be çıtır lahmacun gibi
Vay be, yeni resimler de eklemişler, çok hoş. Tarihî ortaçağdan kalma ya, Kaufhaus nedir ki? Bakkal değil, dükkân da değil, kapalıçarşı mı desek? işte o şey de var. En böyük bizim (öteki biz) askerler de pozisyonda, höt bee. Neyse, ben evden çıkmayacağım, trafik felç değil, güm diye kapalı.
- alabay
- Evliya Çelebi
- Mesajlar: 5559
- Kayıt: 21 Eyl Cum, 2007 12:12
-
- Seyyah
- Mesajlar: 4319
- Kayıt: 09 Kas Cum, 2007 12:38
innotrans 2014
evet sevgili dostlar. konu netleşti.en son söyleyeceğimi ilk söyleyeyim. sonra izah edeyim. bizim innotrans buluşma işimiz 2014'e kaldı. şöyle ki;
dostlarım, başakşehirden ayrıldım. ve istanbulu terkettim. 1-2 aydır bunalrla uğraşıyorum. antalya'ya yerleştim. artı size antalyadan sesleniyorum sıfırdan bir yaşam kurdum. bayağı maliyetleri oldu. bütçe şaştı. almanya ziyareti zor olacak. çünkü arada haziran ayında da kız kardeşimin düğünü var. bu bünye bu kadar yoğun bir seneyi kaldırmaz
saygılarımla;
mehmet
dostlarım, başakşehirden ayrıldım. ve istanbulu terkettim. 1-2 aydır bunalrla uğraşıyorum. antalya'ya yerleştim. artı size antalyadan sesleniyorum sıfırdan bir yaşam kurdum. bayağı maliyetleri oldu. bütçe şaştı. almanya ziyareti zor olacak. çünkü arada haziran ayında da kız kardeşimin düğünü var. bu bünye bu kadar yoğun bir seneyi kaldırmaz
saygılarımla;
mehmet
-
- Seyyah
- Mesajlar: 4319
- Kayıt: 09 Kas Cum, 2007 12:38